Cumhuriyet Halk Partisi’nden Beklenen

Son günlerde artan terör olayları bize yine 1990’lı yılları anımsattı. Film şeridini başa sarıp yeniden izlemeye başladık. Geldiğimiz bu noktada siyasal parti temsilcilerinin öfke içinde karşılıklı suçlamalarda bulunmalarının, terörün artış nedeni olarak birbirlerini göstermelerinin pek bir anlamı yok. Terör gibi iç ve dış birçok bağlantısı olan karmaşık bir sorunda siyasal partilerin birbirlerini suçlaması terörün ekmeğine yağ sürmekten başka bir işe yaramıyor. AKP tarafından ortaya atılan açılım paketinin de çok acemice hazırlandığı, içinin doldurularak sunulmasına cesaret edilemediği anlaşılmış durumda. Bir de buna toplumsal uzlaşmanın sağlanmadığını eklediğinizde, böyle bir paketin hayata geçirilmesinin mümkün olamayacağı zaten baştan belliydi. Nitekim öyle olmuştur.

CHP’de son dönemdeki değişiklik, proaktif politikalar uygulamak için uygun bir zemin yaratmıştır. CHP’nin Kürt sorunu konusunda en çok kafa yormuş bir parti olduğunu biliyoruz. Daha yıllarca önce, Kürt sözcüğünün korkarak kullanıldığı dönemlerde Kürt raporu hazırlamış bir partidir. CHP bu raporundaki ilkeler doğrultusunda politikalar oluşturmaktan ya da en azından bunları dillendirmekten niye çekiniyor? Belki şu kritik günlerde çok sırası değil ama geçmiş dönemde de bunu ortaya koymak istemedi. Kısa bir süre sonra gündeme getirilmesi sağlıklı bir yaklaşım olur kanısındayım.

Genel başkan Kılıçdaroğlu’nun son zamanlardaki demeçleri ve terör konusunda ortak akıl oluşturulması söylemi terörün arttığı şu günlerde ferahlatıcı olmuştur. Kılıçdaroğlu’nun, terörün nedeninin iktidar olmadığını söyleme cesareti göstermesi kendisine sadece puan kazandırmıştır.

Yöneticilerinin ve çalışanlarının sürekli kavga ettiği bir kuruluşu verimli kılmak mümkün müdür? Böyle bir durumda kurumdaki yönetici ve hatta çalışanlar işten atılır ya da kurum iflas ederdi. Türkiye’yi de büyük bir kuruluş gibi düşünürseniz buradaki birçok kavganın anlamsız olduğunu ve ülkeye zarar verdiğini görürsünüz. Halkın büyük çoğunluğu olanları kaygıyla izliyor; karşılıklı suçlamalar ve öfkeli yaklaşımlardan rahatsız oluyor.

Üstelik burada ekonomik sorunlar ve ideolojik farklılıklar da söz konusu değil. Konu ekonomik sömürü, emekçilerin hakları gibi konular olsa, bunların heyecanla dile getirilmesi anlaşılabilir. Burada uzlaşılması istenen konu Türkiye’nin güvenliği. Kaldı ki ekonomik alanda da çalışanların hakları, işsizlerin sorunları bağırıp çağırmadan rasyonel çözümlerle anlatılabilir. Halk kitleleri sezgileriyle kimlerin donanımlı olduğunu, çözüm üretebileceğini fark ediyor. Yakın zamanda Kılıçdaroğlu’nun gölge kabine oluşturacağı basına yansımıştı. Uzmanlarla desteklenecek böyle bir kabine CHP’nin politikalarını güçlendirir, halk nezdinde itibarını artırır.

Dış düşmana karşı savaşlarda birlik olabilen bir geleneğimiz var. Bunu terör konusunda da göstermeliyiz. Muhalefet partisi olmasına rağmen bu konuda aktif politikalar izleyecek bir CHP, terörün sonlanmasına büyük katkıda bulunur. Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran bir parti olarak Kürt sorunu konusunda ortaya atacağı çözüm önerileri ayrımcılık olarak algılanmaz. Şu bir gerçektir ki Kürt sorunu, CHP devreye girmeden çözülemez. Zamanı geldiğinde iktidarla anlaşarak ortaya koyacağı açılım önerileri kendisine puan kazandıracaktır. CHP genel başkanı’nın son zamanlarda bu konudaki uzlaşmacı söylemi yüreklere su serpmiştir. Şimdi bunun içinin doldurularak aktif politikalar oluşturulması zamanıdır.

Artık biliyoruz ki terörün güçlenmesinin en önemli nedenlerinden biri siyasal partilerin ortak bir zeminde buluşamamaları ve bir politika oluşturamamalarıdır. Öyleyse terör sorunu bir araya gelinip çözülürse bunun gururu da tek başına iktidardaki partiye ait olmayacaktır.

1336 Tüm Zamanlar 2 Bugün

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir