Medya ve Sağlık Haberleri

Haber doğru verildiğinde ne denli bilgilendiriciyse, yanlış verildiğinde de o denli aldatıcı olmakta. Maalesef günümüz rekabet ortamında tiraj ve reyting kaygısı birçok şeyin önüne geçmiş, bilgilerin yanlış ve tek yönlü verilmesi alışkanlık haline getirilmiş durumda. Son zamanlarda ‘masum’ yanlış ve eksik haberciliğin yanısıra kasıtlı yalan haberlerle kamuoyunun yanlış bilgilendirilmesi de dikkatleri çekmekte.

Bilgilerin yalnızca yanlış ve kasıtlı olarak saptırılması değil, eksik verilmesi ve bir yanının öne çıkarılması, konuyu ilgilendiren diğer unsurların göz ardı edilmesi de doğru habercilik değildir. Hatta konunun manşet ya da anonsunun, olayın bütünselliğini bozacak şekilde tek yanlı çarpıcılıkla verilmesi de popülist ve yanıltıcı yaklaşımlardır.

Televizyondaki haberlere baktığımızda çoğunda fonda sürekli artıp azalan bir müzik, ekrana hızla girip çıkan yazılar sanki çocuğun dikkatini uyanık tutmak istiyor gibi. Bağırıp çağrılmayla kendine gelen, ancak böylece birşeyler anlatılabilen insanlara hitap ediliyor sanki. İşin kötüsü toplum da bunu benimsemiş durumda. Başka türlü bir habercilik biçim ve içeriği olabileceğini düşünmüyor bile. Halbuki toplumsal alışkanlık ve paradigmaları değiştirecek yaklaşımlara ihtiyacımız var. Bu dönüşümde medyanın da etkisi büyük olabilir. Dolayısıyla gazete ve televizyonların da kendine çeki düzen vermesi toplumsal yeni anlayışların ortaya çıkmasını hızlandıracaktır. Toplumlar ne denli olgunlaşırsa, sansasyonel diyebileceğimiz habercilik anlayışı da o denli kaybolma yoluna girecektir.

Bir gazete yazısından ya da televizyon haberinden bilimsel bir makaledeki akademik titizlik ve yaklaşımı beklemiyoruz. Ancak bu demek değildir ki gazete yazıları, televizyon haberleri konuyla ilgili durumu, bütünselliği içinde okuyucu ya da izleyiciye vermesin. Objektif yaklaşımı gazete ve televizyon haberlerinde de istemeliyiz. Okuyucu ve izleyicilerin buna hakları vardır.
Medyadaki bu habercilik anlayışı kendini sağlıkta tüm çıplaklığıyla göstermekte. Sağlık gibi uzmanlık isteyen bir alanda insanların aldatılması daha kolay olmakta. Sağlık hizmetlerinden yararlanmanın zayıf olduğu toplumumuzda bu konunun sömürülmesi de rahatça yapılabilmekte.

Hemen hergün gazetelerde ve televizyonda falan bitkinin kansere iyi geldiğini, filan yiyeceğin kalp hastalıklarını önlediğini anlatan haberleri okuyup izliyoruz. Sevgiyle kanseri yenen insanların öyküleri gazetelerin üçüncü sayfalarını doldurmakta. Ya da acil servis önlerinde, tedavi edilmeyip başka hastanelere nakledilen hastalar ve bunların sorumlusu olarak gösterilen hekimlerin acımasızlığı haber olarak sunulmakta.

Bir diğer örnek ülkedeki sağlık hizmetlerindeki yetersizliklerden kaynaklanmakta. Acil Servislerdeki aksaklıklar nedeniyle hastaların mağdur olmasının suçu kolaylıkla hekimlere atfedilmekte ve hastalar ile hekimler karşı karşıya getirilebilmektedir.
Birçok uluslararası saygın tıp dergisinde sağlıkla ilgili haberciliğin halkı yanılttığı ifade edilmektedir. Yurtdışındaki tıp otoriteleri bile bundan yakınıyorsa Türkiye’deki habercilik anlayışının ne denli yanıltıcı olduğu daha rahat anlaşılır.

Sağlık alanında sözünü ettiğim bu tür yanıltmalar yaşamın diğer alanlarını ilgilendiren uzmanlık alanlarında da yapılmaktadır.

Haberlerin verilişindeki eksik ve yanlışların medyanın doğası gereği hızlı döngüden kaynaklandığı, okuyucu ya da izleyicilerin bu tür haberleri basit ve çarpıcı biçimde istediği iddia edilebilir. Ancak yanlış haber vermektense haber vermemek daha iyidir. Medyanın habercilik anlayışında paradigma değişikliğine ihtiyacı vardır. Televizyon ve gazete yöneticilerinin haber ve habercilik felsefesi yönünde düşünce üretmeleri ve düzgün, doğru bir kamuoyu oluşumuna katkıda bulunacak yollar üzerinde kafa yormaları gerekmektedir.

1863 Tüm Zamanlar 2 Bugün

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir