Beslenme Kanserden Korunmada Önemlidir

Beslenme yaşamın devamında en önemli unsur. Biliyoruz ki yaşam suda başlamış, dönüşerek bugünlere gelmiş. Tüm canlılar gibi insanoğlu da besinlerden sağladığı enerji ile yaşamını devam ettirmekte. Suyun sağladığı vücut ortamında vitamin ve minerallerin desteğiyle oluşan kimyasal reaksiyonlar zinciri yaşam mucizesinin gerçekleşmesinde başrolü oynuyor.

Yaşam için bu denli önemli olan gıda ve beslenmeye ne yazık ki gereken önemi verdiğimiz söylenemez. Yirmi birinci yüzyıla girdiğimiz bu yıllarda gıda güvenliği tam bir kaos yaşıyor. İçinde ne olduğunu bilmediğimiz, nasıl hazırlandığı hakkında hiçbir fikrimiz olmayan katkı maddeli yiyecekler insanlara güzel ambalajlar içinde sunulurken belki de ömürlerinden, sağlıklarından bir şeyler alınıp götürülüyor. Çocukların, gençlerin yaşamlarının daha ilk yıllarından bir şeyler çalınıyor.

Gıda ve beslenmeyle ilgili bilgilerimiz büyük ölçüde yüzyılların verdiği tecrübe ve gözlemlerle şekillenmiş olsa bile, gıda mühendisliğinin ve modern tıbbın sağladığı olanaklarla daha bir gelişmekte ve anlam kazanmaktadır.

Beslenmenin bu denli önemli olduğunu bilen ve halk gözünde popülerliğini gören birçok kimse bu alandaki boşluklardan yararlanarak bir kısmı yanlış ve abartılı, dayanağı belirsiz önerilerde bulunmaktadır.

Özellikle kanser gibi çok hassas bir konuda, hastalar üzerinden umut tacirliği yapılmakta, yalan yanlış bilgilerle insanlar kandırılmaktadır. Hemen her gün medyada falan bitkinin kansere iyi geldiği, filan yiyeceğin hastalıkları tedavi ettiği anlatılmaktadır. Bu yapılırken kanser doktorlarının bitkilere karşı olduğu, kemoterapi ve radyoterapi aracılığıyla uluslar arası şirketlere hizmet ettikleri anlatılmaktadır. Bu nedenle Onkoloji uzmanlarının konuyla ilgilenmeleri bir insanlık borcu olmuştur.

Beslenme ve kanser arasındaki ilişkiye girerken özellikle iki durumu biribirinden ayırt etmemiz gerekir: Birincisi, kanserden korunmada beslenmenin önemi, ikincisi kanser tedavisinde beslenmenin rolü. Kanser tedavisinde beslenme ayrı bir yazı konusudur. Burada kanserden korunmada, yani kanser olmamış bir kimsede hastalığın oluşumunu engellemede dikkat edilmesi gereken hususlara değinilecektir.

Kanserden korunmada göz ardı edilmemesi gereken husus, sağlıklı beslenme önlemlerinin bir ömür boyu sürdürülmesidir. Yani beslenmeyi bize yük olan bir önlem olarak düşünmeyip yaşam biçimi haline getirmektir. Bu şekilde kanserden ölümler % 35 kadar azaltılabilir. Yoksa kısa süreli detoks kürleri, moda olmuş gıdaları bir süre için kullanmak yararlı sonuç vermez. Kanserden korunmada uluslar arası saygın kanser kuruluşlarının önerdiklerini kendimize düstur edinmeliyiz. Bunlar pratik olarak da uygulanma kolaylığı olan önerilerdir. Şu şekilde sıralayabiliriz:

1- Tütün ve tütün ürünlerinden uzak durunuz, sigara içmeyiniz. Sigara kanser ölümlerinin % 30’undan sorumludur. Yalnızca akciğer kanseri değil, baş-boyun kanserleri, yemek borusu, mide, pankreas, mesane ve böbrek kanserlerinin de nedenleri arasındadır.
2- Hayvansal yağlardan uzak durunuz. Özellikle kırmızı et hayvansal yağdan zengindir. Dikkatli tüketilmelidir. Et tüketilecekse balık tercih edilmelidir.
3- Alkol kullanmayınız. Kullanıyorsanız azaltınız ya da bırakınız. Günde bir kadeh alkol bile kadınlarda meme kanseri riskini artırmaktadır. Alkolün tetiklediği diğer kanserler arasında yemek borusu, baş-boyun, karaciğer, pankreas ve kalın barsak kanserleri sayılabilir.
4- Haftada en az 3 gün günde 30 – 60 dakika sürecek şekilde egzersiz yapınız. Yürüme ve yüzme bunun için ideal sporlardır.
5. Kilo almayınız. Kilo fazlalığınız varsa zayıflayınız.
6- Sebze ve meyve tüketimini artırınız. Toplamda günde beş porsiyon olarak tüketiniz. Bir orta boy elma bir porsiyon olarak kabul edilir. Orta hacimli bir tabak sebzeyi de bir porsiyon kabul edebiliriz. Hep aynı yiyecekleri değil, her seferinde farklı sebze ve meyveleri tüketmeliyiz. Liften zengin gıdaları daha sık kullanmalıyız.

Burada özellikle vurgulanması gereken husus, yalnızca bir sebze ya da meyveye takılıp kalınmamalı, farklı yiyecekler menümüzün bir parçası haline getirilmelidir. Medyada hep duyuyoruz, okuyoruz; bir gün elma popüler oluyor, ertesi gün nar ya da karpuz. Domatesten tutun da greyfurt, soya, keten tohumu, brokoliye kadar bir sürü yiyeceğe övgüler yağdırılıp tüketilmesi öneriliyor. Bu hem pratik değil, hem de doğru bir yaklaşım değil. Önerilen bu gıdaların hepsini almaya kalksak kilolarca yiyecek tüketmemiz gerekecek. Bunun getirdiği zararlar işin cabası. Kilo alma da ayrı bir sorun olarak karşımıza çıkar. Bunun yerine her gün değişik bir sebze ve meyvenin tüketilmesi daha uygun olur.

Pişirme ve tüketme koşulları da sağlığa uygun olmalı. Elma, armut gibi kabuklarıyla tüketilebilen meyveler kabuğu soyulmadan yenilmelidir. Böylece kabukta zengin olarak bulunan antioksidan maddeler de alınmış olur, ayrıca barsak hareketleri hızlanarak kanserojen maddelerin vücutta daha az kalması sağlanır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, meyve kabuklarının aşırı böcek ilacına maruz kalmamış olmasıdır. Bundan şüphe ettiğimiz durumlarda kabuğu soymak daha doğru olabilir. Sebzeler çiğ ya da haşlanmış tüketilirse sağlığa daha uygundur. Yiyecekler suyuyla birlikte yenirse suda ve hatta yağda eriyen vitaminler heba edilmemiş olur. Doğal yoldan alınan vitamin ve antioksidanların yerini başka bir şey tutamaz. Kapsül ya da tablet olarak alınan vitaminler aynı etkiyi yapmaz, hatta bazen zararlı bile olabilir.

Kızartma yerine ızgaralar ön planda tutulmalıdır. Izgara yaparken de yiyecekler üzerinde siyah yanıklar oluşmamasına dikkat edilmelidir. Kızartma yapılacaksa aynı yağın defalarca kullanılması kanserojen maddelerin oluşumuna neden olduğundan yağ tek seferde kullanılmalıdır. Mangalda pişirilen et, duman ve ise maruz bırakılmamalı, mümkün olduğunca yakılmadan tüketilmelidir. Aksi takdirde kanserojen özellikler taşır.

Yiyeceklerin saklanma koşulları da kanserden korunmada etkili olabilmektedir. Tuzda uzun süre bırakılarak salamura şeklinde yenen yiyecekler ya da tütsülenmiş balıklar mide kanseri riskini artırmaktadır. Nemli ortamlarda saklanan kuru yiyecekler, örneğin yer fıstığı ve baharatlar aflatoksin denilen mantarın üremesine neden olur. Mantar gözle görülmez. Bu da karaciğer kanseri için risk faktörü oluşturur.

Piyasada ambalajlanmış ve konserve yapılmış birçok gıdada koruyucu maddeler bulunmaktadır. Bunların hepsini suçlamak doğru değil, ancak içindeki maddenin cinsi ve miktarı önem taşımakta. Bu konuda tüketici bilinci oluşturulmalı, Avrupa Birliği standartları uygulanmalıdır. Firmalardan her ürünün içindeki maddeleri miktarlarıyla birlikte yazmaları ve “sağlığa zararlı olmadığı bilimsel olarak kanıtlanmış” ibaresini kullanmaları istenmelidir.

1135 Tüm Zamanlar 1 Bugün

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir