Medya, Özel Sektör Ortaklığı Doğru mu

Kamuoyunun özgür ve bağımsızca oluşması için finans ve bankacılık sektöründeki işadamları haber ileten yayın kuruluşlarına ortak olmamalıdır. Ancak burada bir eksiklik var. Yalnızca finans sektöründeki kişilerin değil, reel sektöre hakim olan işadamlarının da medya sahibi ya da ortağı olmaması gerekir.

Ne yazık ki Türkiye’nin yoğun gündeminde, ekonomik tekelleşme ve bunun getirdiği sömürü ve adaletsizlik üzerinde pek durulmuyor. Küreselleşmenin getirdiği rüzgar da konjonktürel olarak bu konuların yeterince tartışılmasına pek izin vermiyor. Tabii, birçok medya kuruluşunun, ekonominin diğer sektörlerinde iş yapan kişilerin elinde olmasının da bunda büyük payı var.

Basının diğer holdinglerle bağlantısının kesilmesi gerektiği dile getirildiğinde bazı gazete yazarları bu yaklaşımın doğru olmadığını, çünkü gazete ve televizyonların bağımsız olabilmesi, hükümetlere karşı sağlam durabilmesi ve devletten ilan almadan yaşayabilmesi için ekonomik yapısının güçlü olması, bu nedenle medya sahibinin ekonominin diğer sektörlerine de girmesi gerektiğini söylüyor. Halbuki bu gazetecilerin görüşlerinin tersi de geçerli. Ekonomik gücü elinde tutan medya patronu, devletle ekonomik ilişkileri iyi olduğunda hükümetin gizli ya da açık propagandacısı, tersi durumda da eleştiricisi konumuna kolaylıkla girebilir. Örneğin bir devlet ihalesi kendisine verilmediğinde ya da belediye arazisi tahsis edilmediğinde hükümet karşıtı yayınlar yaptırabilir. Ya da ihalenin kendisine verilmesi için açıkça onun yandaşı bir yayın politikası izler. O zaman da gazetecilik, gazetecilik olmaktan çıkar. Ekonomik çıkarların motive ettiği, örtülü ya da örtüsüz bir propaganda ya da tehdit aracı haline gelir. Bunun gerçekleştiğini görmek için çok uzağa gitmeye gerek yok. Günümüz örneklerine bakmak yeter.

Medya ve özel sektör birlikteliğinin mahsurları bu kadarla da kalmıyor. Gazete ve televizyonlar, haber ve yorumlara kendi ekonomik çıkarlarına olan bilgileri kolaylıkla sokuşturabilmekte, diğer girişimcilerin aleyhine bir kamuoyu oluşumuna katkıda bulunabilmekteler. Dolayısıyla halkın objektif bilgilendirilmesi ve kamuoyunun özgürce oluşması önünde engel teşkil etmekteler. O zaman nerede kaldı ekonomik fırsat eşitliği? Nerede kaldı çoğulcu demokrasi?

Oysa ki yalnızca medya sektöründe bulunmak, gazeteciyi hem siyasal otoriteye karşı, hem de medya patronuna karşı daha bağımsız ve özgür kılar. Medya kuruluşu da tiraj, reyting ve reklamlarla ekonomik bağımsızlığını sürdürebilir.

Basının ekonomik olarak güçlü olmasına kimsenin itirazı yok. Hatta böyle olması arzulanır ki eleştiri ve kamuoyu oluşturma görevlerini rahatlıkla yapabilsin. Karşı çıkılan husus, bir haber kuruluşu ile ekonomik gücü elinde tutan finans ve reel sektörün tek elde toplanması. Amaç, kaş yapalım derken göz çıkartmamak olmalı. Sorarım size, bir holding patronunun tekelinde olan bir gazete, bu holdinge karşı ne denli tarafsız olabilir? Kamuoyunu bağımsız ve özgür olarak nasıl oluşturabilir? Hiç kendimizi aldatmayalım. Basın, yalnızca bu sektörün insanlarından oluşur ve ekonominin diğer unsurlarıyla ilişiği kesilirse o toplumda gerçekler daha kolay anlatılabilir, kamuoyu daha sağlıklı oluşur. Çünkü bu durumda gazetecinin, mesleğini en iyi biçimde yerine getirme dışında kaygısı olmaz.

Yaşamda toplumun çıkarlarını ilgilendiren tüm alanlarda gücün bir elde toplanmaması, demokrasinin olmazsa olmaz koşullarından biridir. Batı’da siyasal sistem ilk oluşturulurken yasama, yürütme ve yargının birbirinden bağımsız çalışması gerektiği, bunun kuvvetler ayrılığı ilkesinin gereği olduğu belirtilmişti. Daha sonra biz de bunu benimsedik. Hoş tam uygulamıyoruz, ama ilke olarak bu böyle. Öyleyse kamu siyasal düzeni için geçerli olan, kamuoyunun oluşturulmasında da geçerli olmalıdır.
Ekonomik rekabetin yaşamsal önemi yadsınamaz. Tekelleşmeyi ve tröstleşmeyi önleyen yasalar ne için gerekiyorsa, medya ile diğer özel sektör ortaklığını önleyen yasalar da onun için gereklidir. Ancak bu gerçekleştirildiğinde basın gerçek anlamda dördüncü kuvvet olabilir.

Birçok konuda pek eleştirel olabilen medyanın çuvaldızı başkasına batırırken iğneyi de kendisine batırmasının zamanı geldi de geçiyor.

1189 Tüm Zamanlar 1 Bugün

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir