Yaşamımızdan Çalınan

İnsanlar bazen birbirlerine sorarlar. Dünyaya yeniden gelsen hangi mesleği seçerdin? Buna yanıt da aynı işi yapmak isterdim olur genellikle. En azından duyduklarımız, medyadan okuyup gördüklerimiz böyle. Ben bu düşüncede değilim. Yeniden dünyaya gelsem doktor olmak istemezdim herhalde. Doktorluğu sevmediğimden, yapamadığımdan değil; çoğu insan gibi benim ruhumun da yalnızca tek bir meslek için uygun olmadığını düşündüğümden. Peki ne olmak isterdin diye sorulduğunda kolayca yanıt veremiyorum. Eski devirlerin bilginlerine özenmiyor değilim. Bir yanda tıp, biyoloji, matematik ile ilgilenirlerken, diğer yanda edebiyat, felsefe ve sanatla uğraşmışlar.

Yaşamın diğer alanlarını ıskalayarak bir konuda derinlemesine çalışıp bir buluş yapmak, spor gibi bir alanda sivrilip adını tarihe yazdıracağını düşünmek, tek bir konuda yapıt ortaya koyarak ölümsüzlüğü (bu kavram da ne kadar gerçekçi, tartışılır) yakalama düşüncesinde olmak günümüz insanına toplumun pompaladığı bir ön yargı. Bunun örneklerini özellikle Amerikan sinemasında bol miktarda görüyoruz. Başarıya odaklı bu yapımlar, bir alanda zirveye ulaşmak için bedensel yeteneklerini kapasitelerinin ötesinde kullanarak adeta yaşamlarını feda eden “kahramanların” öyküleriyle dolu. Oysaki zihnimizi çok yönlü geliştirecek, entelektüel düşünce dünyamızı zenginleştirecek, öğrenme isteğimizi tatmin edecek, duyduklarımızı,  düşündüklerimizi, deneyimlerimizi dostlarla paylaşarak gelişimimizi sağlayacak bir yaşam öne çıkarılamaz mıydı? Böylesi daha mutlu toplumların oluşumuna önayak olmaz mı?   

Çağımızdaki biçimiyle uzmanlaşmanın insan ruhuna uygun olmadığını düşünenlerdenim. Belki birçok kişi böyle düşünmüyor, duygu dünyalarından bunu geçirmiyorlardır bile. Hele Türkiye gibi bir ülkede bu zamanda bunları tartışmak bazılarına lüks bile gelebilir, ukalalık olarak yaftalanabilir. Birçok kişi, toplumsal gelişme için iş bölümünün gerekli olduğunu, bunun için de uzmanlaşmanın şart olduğunu söyler. Doğrudur, bunlara itirazım yok ama en azından çoğu kişi için tek bir alanla sınırlı kalmanın insan psikolojisiyle uyumlu olmadığını düşünüyorum. Yaşam o denli karmaşık ve çok yönlü ki bir alanda uzmanlaşmak ister istemez başka alanlarda kısır kalmamıza neden oluyor. Meslekler toplumsal bir işlevi yerine getirmekle birlikte bireylerin yaşamlarından çalan aktiviteler olup çıkıyor. Bizler yalnızca seçtiklerimizle değil, seçmediklerimizin eksikliğiyle de var oluyoruz.

Günümüzdeki uzmanlaşma arzusunun en önemli nedenlerinden biri her ne pahasına olursa olsun ilerleme fikridir. Bu da dünyanın hızla kirlenmesine yol açıyor ama  insanlığın bunu gördüğü yok; görse de pek umursamıyor. Dünyamız böyle olmayabilirdi. Burası, teknolojik gelişme hızı daha yavaş bile olsa, barışın, sevginin daha çok hissedildiği, daha temiz bir yer olamaz mıydı? Dünyanın bugün yaşadığımız gibi olmasını zorunlu kılan bir fizik yasası mı var?

Düşünür Cioran yaşamı boyunca hiçbir iş yapmadan, bir meslek sahibi olmadan yaşayabildiği için memnun olduğunu söylemişti. Kendi özel yaşamına ve yazıya daha çok zaman ayırmayı sağladığı için böyle düşündüğünü sanıyorum. Marx da sınıfsız topluma ulaşıldığında insanların sanat ve edebiyat ile daha çok ilgileneceğini yazmıştı.

Çoğu insanı yaşamın çeşitliliğinden uzaklaştıran, entelektüel gelişimlerini, öğrenme arzularını engelleyen, bunları çevresiyle paylaşmalarına izin vermeyen her şey onların zamanını çalan bir aktiviteye dönüşüyor. Bu da uzun vadede toplumsal mutsuzluğu artırıyor. O yüzden yaşamımızdaki hırsızlıkları azaltan edebiyat, sanat, felsefe ile bilim gibi her türlü entelektüel çalışmaya elimizden geldiğince daha çok zaman ayırmanın yollarını bulmalıyız. 

165 Tüm Zamanlar 2 Bugün

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir