Soru: Kanserden korunmak mümkün mü?
Yanıt: Bu soruya tek cümleyle yanıt vermek gerekirse kısmen mümkün diyebiliriz. Kanser insanın genetik yapısındaki değişimler sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu değişimler doğuştan olabileceği gibi sonradan da oluşabilir. Genellikle de sonradan olur. Aslında her normal insanın hücrelerinde sürekli olarak genetik yapıda değişimler oluşmakta, bunlar yine organizma tarafından düzene sokulmaktadır. Bu değişimler düzeltilemeyecek bir noktaya geldiğinde de kanser ortaya çıkmaktadır. Bizler dıştan müdahaleyle ancak bir noktaya kadar insanları kanserden koruyabiliriz.
Soru: Genetik yapıdaki değişimlerin nedeni nedir?
Yanıt: Bu canlıların yaşamındaki kaçınılmaz bir süreçtir. Canlılar nasıl doğuyor, büyüyor, gelişiyor, yaşlanıyor ve ölüyorsa bu durum hücresel düzeyde de böyledir. Bu süreçte genetik değişikliklerin yani mutasyonların olması kaçınılmazdır. Çevresel faktörler bu süreci olumlu ya da olumsuz etkileyebilir.
Soru: Ne gibi çevresel faktörler kansere yol açabilir?
Yanıt: Sigara kansere neden olduğu kesin olarak gösterilmiş en önemli ve en yaygın kullanılan maddedir. Yalnızca akciğer kanserine değil, baş ve boyun tümörlerine, yemek borusu, mesane, böbrek ve pankreas kanserine de neden olmaktadır. Son yıllarda kadınlarda akciğer kanserinin daha sık görülmesi onların da daha çok sigara içmesinden dolayıdır. Bu demek değildir ki sigara içen herkes kanser olacak. Ancak kansere yakalanan bir çok kişi sigara içmeseydi kanser olmayacaktı. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre kanser için risk oluşturan faktörler arasında alkol, radyasyon, güneş ışığı, bazı hormonlar, ilaçlar ve infeksiyonlar sayılabilir. Doğada bulunan bir çok madde de kanser oluşumuna yol açar. Bunlara uzun süre maruz kalındığında kanser oluşur. Bu tür maddelere kanser yapıcı anlamında karsinojen diyoruz.
Soru: Alkol hangi kanserler için risk oluşturur?
Yanıt: Ağız, gırtlak, yemek borusu ve karaciğer kanser riskini artırır.
Soru: Hangi infeksiyonlar kansere neden olmaktadır?
Yanıt: Hepatit B ve C virüslerini taşıyanlarda karaciğer kanser riski normale göre artmıştır. Helikobakter pilori dediğimiz ülsere neden olan bir bakteriyle mide kanseri ve lenf kanseri riski artmaktadır. Seks yoluyla geçen insan papilloma virusunu taşıyanlarda rahim ağzı kanseri görülebilir. AIDS virusu, EBV, HTLV-1 gibi viruslar lenf kanserinin ortaya çıkmasına neden olabilir.
Soru: Güneşlenmenin kansere etkisi var mı?
Yanıt: Sürekli olarak güneş ışınlarına maruz kalanlarda hem malin melanom dediğimiz kötü gidişli cilt kanseri, hem de nispeten daha iyi seyreden diğer cilt kanserlerinin görülme ihtimali artmaktadır. Özellikle açık tenli kişilerde bu risk daha fazladır. Bir onkolog gözüyle güneşlenmeyi tavsiye etmiyorum.
Soru: Ne tür radyasyon kansere yol açar? Örneğin cep telefonları kansere neden olur mu?
Yanıt: Esas olarak iki tür radyasyon vardır. Birincisi iyonize edici radyasyon, diğeri iyonize etmeyen radyasyon. İyonize edici radyasyona örnekler verecek olursak atom bombasının patlaması sonucu ortaya çıkan radyasyon, nükleer reaktörlerin ürettiği ya da uranyum gibi radyoaktif maddelerin saldığı radyasyonu söyleyebiliriz. Kansere neden olan işte bu radyasyondur. Radyo dalgaları, düşük frekanslı elektrik ve magnetik alanlardan yansıyan radyasyon iyonize etmeyen radyasyondur. Cep telefonları bu tür radyasyona örnektir. Şu ana kadarki bilgilerimizle bunların kansere yol açtığını kesin olarak söylemek mümkün değil.
Soru: Ne tür hormon ve ilaçlar kansere neden olur?
Yanıt: Burada özellikle şunu vurgulamak gerekir. Günümüzde kullanılan bir çok ilacın yararlı etkileri kadar istenmeyen yan etkileri de vardır. Bu yan etkiler vücuttaki değişik sistemleri ilgilendirir ve mutlaka ortaya çıkacak anlamına da gelmez. En basit ilacın bile yan etkileri olabilir. Örneğin aspirin mide kanamasına yol açacak kadar ciddi sorunlara neden olabilir. Bizler hekim olarak etkisi, yan etkisine ağır basan durumlarda ilaç kullanılmasını tavsiye ederiz. Bu bilgi çerçevesinde kanser riskini artıran ilaçları şöyle sıralayabiliriz: Çelişki gibi görünmekle birlikte kemoterapi denilen kanser tedavisinde kullanılan ilaçlardan bazıları kanser riskini artırır. Bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlarda da kanser görülme oranı artar. Menopoz tedavisinde östrojen hormonu tek başına kullanılırsa rahim ve meme kanserine neden olabilir. Bazı doğum kontrol haplarının karaciğer ve rahim, fenasetin türü ağrı kesicilerin böbrek kanseri riskini artırdığına dair veriler var. Meme kanserinde kullanılan tamoksifen isimli hormonal ilaçla da rahim kanseri riski artış göstermektedir.
Soru: Doğada bulunan hangi maddeler kansere yol açar?
Yanıt: Kansere yol açabilecek bir çok madde var. Burada önemli olan husus, bu maddelere uzun süre maruz kalınmasıyla kanserin ortaya çıkabildiğini unutmamaktır. Örneğin arsenik, akciğer ve deri kanserine yol açar. Asbest içeren maddeler akciğer, akciğer zarı ve gırtlak kanserine neden olur. Benzen kan kanseri, krom akciğer kanseri, kömür katranı deri kanseri, sülfürik asit burun ve gırtlak kanseri riskini artırır.
Soru: Mesleklerle kanser arasında ilişki var mıdır?
Yanıt: Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı’nın verilerine göre aluminyum sanayiinde ve çelik işinde çalışanlarda akciğer, ayakkabı imalatında ve mobilya üretiminde çalışanlarda burun kanseri, kauçuk endüstrisinde mesane kanseri riski artmaktadır. Tahta tozuna maruz kalanlarda boyun kanseri daha sık görülmektedir.
Soru: O zaman bu mesleklerde çalışanlar ne yapmalıdır?
Yanıt: En başta bu tür işlerin riski çalışanlar tarafından bilinmeli, sanayii ürünlerine maruz kalma en aza indirilmeli ya da ortadan kaldırılmalıdır. İşin tipine ve maruz kalınan ürünün gaz, sıvı ya da katı oluşuna göre maske, özel ve koruyucu giysiler kullanılmalıdır.
Soru: Kanserden korunmak kısmen mümkünse bunun için ne yapmak gerekir?
Yanıt: Bir kere yukarıda belirttiğimiz tüm risk faktörlerinden mümkün olduğunca uzak durmak gerekir. Yaşam tarzımızda yapacağımız bazı değişikliklerle kansere yakalanma riskini azaltabiliriz. Bunun için Amerikan Kanser Cemiyeti’nin (American Cancer Society) geliştirdiği şu öneriler yol gösterici olmalıdır:
1- Sigara içmeyiniz.
2- Günde en az 5 porsiyon sebze ve meyve yiyiniz.
3- Yüksek oranda yağ, özellikle hayvansal yağ içeren yiyeceklerden uzak durunuz, et tüketimini azaltınız.
4- Fiziksel olarak aktif olunuz, kilo almayınız, haftanın çoğu günü en az 30 dakika fiziksel olarak aktif kalınız.
5- İçiyorsanız, alkol alımını mümkün olduğunca azaltınız.
6- Aynı cins yiyecekleri sürekli yeme yerine, mümkün olduğunca değişik türden yiyecekleri tüketiniz.
Burada özellikle vurgulanması gereken tüm bu önerilere uymakla kansere yakalanmama garantisi yoktur. Bu tür bir yaşam tarzını benimsemeyenlerde de kanser olacak anlamına gelmez. Biz sadece bir kişi için kanser riskini nasıl azaltabiliriz, onu konuşuyoruz.
Soru: Ekzersiz kanseri nasıl önlemektedir?
Yanıt: Fiziksel aktivite, kalori alımı ile tüketimi arasında denge oluşturur ve hormonlar aracılığıyla kansere karşı kişiyi korur. Özellikle kalın barsak, prostat, rahim, meme ve böbrek kanserinde ekzersizle risk azalmaktadır. Meme ve prostat kanseri hormonlarla yakın ilişkidedir. Ekzersiz hormon düzeylerindeki iyileştirici etkisiyle bu kanserlere karşı kişiyi korumaktadır. Barsak kanserindeki etkisi ise barsak hareketlerini hızlandırmak suretiyle olmaktadır. Bu da barsak içinde oluşan zaralı maddelerin kısa süre içinde dışarı atılmasını sağlamaktadır. Ekzersiz şişmanlığı önlemek suretiyle de kansere karşı koruyucu bir fonksiyon görür. Ekzersiz aynı zamanda kalp ve şeker hastalığına karşı da kişiyi korur.
Soru: Kanserden korunmak için check-up önerilir mi?
Yanıt: Bazı kan tetkikleri ve tıbbi işlemlerle kanserden şüphelenmek ve kanseri erken yakalamak mümkün. Tabii bu tüm kanserler için geçerli değil. Bilimsel olarak check-up yapılmasının uygun olduğu kanserler; kadınlarda meme, rahim ağzı, erkeklerde prostat ve her iki cinste kalın barsak ve rektum kanseridir. Zaten bunlar, insanlarda en sık görülen kanserler arasındadır.
Soru: Bu kanserlerde ne gibi tetkikler yapılır?
Yanıt: Kadınlarda rahim ağzı kanseri için kadın doğum muayenesi ile rahim ağzından sıvı alınır (pap-smear). Meme kanseri için 40 yaşın üzerinde yılda bir kez mamografi yapılır. Erkeklerde 50 yaşın üzerinde kanda PSA (prostata özgü antijen) düzeyine bakılır. Barsak kanseri için dışkıda gizli kan olup olmadığna bakılır ve barsaklar belli aralarla ince bir tüp aracılığıyla (kolonoskopi) incelenir.
Soru: Günümüzde kanser konusunda büyük gelişmeler yaşanıyor. Kanserden kurtulmak mümkün mü?
Yanıt: Halk arasında yanlış bir anlayış var. Birçok insan için kanser ile ölüm eşdeğer alınıyor. Bence bu anlayış değişmeli. Birçok kanser türünü kronik bir hastalık gibi düşünebiliriz. Nasıl kalp hastalığı ve şeker hastalığıyla birlikte yaşayabiliyorsak kanserle de birlikte yaşamak mümkün. Bunun dışında günümüzdeki tedavi yöntemleriyle birçok kanserden kurtulmak mümkün. Özellikle erken yakalanan kanserler için bu daha geçerli. Ancak ilerlemiş bazı kanserlerde bile tedaviyle tamamen iyileşilebilir. Erkek yumurtalık kanseri buna örnektir. Lenf kanseri, kan kanseri de bunlar arsında sayılabilir. Kanserden kurtulmak tedavinin yanısıra hastalığın yaygınlık ve agresiflik durumuna göre değişir. Kaybettiğimiz hastaların yanısıra, kadın yumurtalık kanserinden tutun da meme, prostat, böbrek, kalın barsak , yemek borusu, yutak ve yumuşak doku kanserine varıncaya kadar değişik türde kanserden kurtulmuş bir sürü insan vardır.
Soru: Bazı organların kanserleri diğerlerine göre tedaviye daha mı dirençli?
Yanıt: Evet. Bu yalnızca organla da ilgili bir durum değil. Örneğin akciğer, mide, pankreas kanserleri tedaviye daha dirençlidir. Ancak bu demek değildir ki her hastada aynı durum söz konusu. Kişisel farklılıklara bağlı olarak örneğin akciğer kanseri, bir hastada kötü, diğerinde daha iyi bir seyir gösterebilir. Erken yakalanmış kanserlerde genel olarak sonuç daha iyidir.
Soru: Hangi tür kanserler daha kötü, hangileri daha iyi seyirlidir?
Yanıt: Malin melanom dışındaki cilt kanserleri, yaşlı erkeklerin birçoğunda görülen prostat kanseri yavaş gidişlidir. Metastaz yapmamışsa cerrahi ile hastalıktan tamamen kurtulmak mümkündür. Prostat kanserinde radyoterapi (ışın tedavisi) ile de hastalık ortadan kaldırılabilmektedir. Erkek yumurtalık, lenf ve kan kanserleri hızlı seyir gösterir, ancak yaygın hastalıkta bile kemoterapi (ilaç tedavisi) ile kanserden tamamen kurtulunabilir. Yaşlılarda görülen bazı lenf kanserleri yıllarca yavaş seyir gösterir, ilaçlara da her zaman iyi yanıt vermez. Bu hastalar ilaçsız izlenebilir. Bazı meme kanserleri yavaş gidişlidir. Metastaz yapmamışsa cerrahi, gereken durumlarda kemoterapi, radyoterapi ve hormonal tedavi ile hastalık ortadan kaldırılabilir. Birçok tiroid kanseri iyi seyir gösterir ve tedaviyle hastalıktan kurtulmak mümkündür. Pankreas kanseri, mide kanseri genellikle hızlı seyir gösterir. Bunlarda erken tanı büyük önem taşır. Akciğer, kalın barsak kanserinde ve baş boyun tümörlerinde de hastalığın yaygınlık derecesi önemlidir ve erken tanı hayat kurtarıcı olabilir.
Soru: Genel konuşmak gerekirse kanserde hangi tür tedaviler uygulanmaktadır?
Yanıt: Günümüzde kanser tedavisi oldukça karmaşık bir hal almıştır. Dünyada kanser tedavisi bir ekip işidir ve bizde de öyle olmak zorundadır. Kanser tedavisinin üç sacayağı vardır ve bunlar birbirleriyle yakın işbirliği içinde olmalıdırlar: 1-İlaç tedavisini uygulayan tıbbi onkologlar, 2- Işın tedavisini uygulayan radyasyon onkologları, 3- Cerrahi tedaviyi uygulayan cerrahlar. Buradan da anlaşılacağı üzere kanserde genel olarak bu üç branşı ilgilendiren tedaviler uygulanmaktadır. Bazı kanserlerde hastalığın yaygınlık derecesine göre yalnızca cerrahi tedavi uygulanırken diğerlerinde kemoterapi ya da radyoterapi tek başına kullanılmaktadır. Bazı kanserler hangi yaygınlık derecesinde olursa olsun yalnızca kemoterapiyle tedavi edilmektedirler. Buna radyoterapinin eklendiği durumlar da olabilmektedir. Lenf kanserleri buna örnek verilebilir. Birçok ilerlemiş kanserlerde ilaç ya da ışınla tümör küçültülmekte, ondan sonra cerrahi yapılmaktadır. Cerrahi sonrası kemoterapi ya da radyoterapi ihtiyacı gösteren kanserler de vardır. Görüldüğü gibi kanser tedavisi oldukça karmaşık bir iştir. Tedavi sırasına karar vermek yaşamsal önem taşıdığından bu üç hekim grubu takım oluşturarak çalışmak durumundadır. Günümüzde yeni geliştirilmekte olan tedavi yöntemleri de vardır. Bunlar arasında, tümöre giden damarlarları yok eden, hücre çoğalmasını enzimleri hedef alarak durduran ilaçlar ve gen tedavisi sayılabilir.