Günümüzde Siyasal Tartışma Anlayışı

Günümüz Türkiye’sinde siyaset ve medya ortamına baktığımızda kaotik bir tartışma ortamı görmekteyiz. Geçtiğimiz yarım yüzyılda dünyadaki ideolojik yaklaşımlar ve bunun çevresinde biçimlenen tartışma ortamı biraz daha yumuşarken, bizdeki saldırganlık ve çirkinliğin azalmadan sürdüğü gözlenmekte. Özellikle yaşam biçimleri bakımından birbirinden pek de farklı olmayan kişilerin büyük öfke patlamaları içinde saldırgan bir tavır sergiledikleri, bunun da toplumu gerdiği izlenmekte.

Toplumsal mücadelenin en önemli rasyoneli, insanların ekonomik olarak emeklerinin hakkını almak istemeleridir. Bunun da yüzyıllar boyunca süren karşılığı sınıf mücadeleleri olmuştur. Dünyada geçtiğimiz yirmi, otuz yılda ortaya çıkan ideolojik değişiklikler, Sovyetler Birliği’nin dağılması, Avrupa’da Doğu Bloku’nun çökmesi, Berlin Duvarı’nın kalkması, Çin’in, kapitalist ekonomiye geçmesi günümüz dünyasının biraz daha birbirine yaklaşan ekonomik sistemlerle yönetilmesine yol açmıştır. Teknoloji ve iletişimdeki hızlı gelişmeler de bu değişimi kolaylaştırmıştır. Dolayısıyla sınıfsal çıkar ayrımları sürse bile bu konu konjonktürel olarak eskisi gibi ön plana çıkmamaktadır. Özellikle Avrupa tarihinde kendini en belirgin biçimde gösteren ekonomiden daha fazla pay alma ve iktidar mücadelesi, son birkaç yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu ve daha sonra Cumhuriyet Türkiye’sini etkilemiştir. Ekonomik hakların kazanılması ve yaşam biçiminin özgürleştirilmesi ve bireyin ön plana çıkarılması mücadelesinde yapılan tartışmalardaki heyecanı anlamak belki mümkün ama şu anda sürmekte olan tartışma ortamının bununla pek ilgisi yok.

Bugün Batı, tarihinden kaynaklanan farklılıkları, ancak demokrasi içinde ve uzlaşarak yaşatabileceğini anlamıştır. Ancak günümüz Türkiye’sinde siyasi partilere ve medyaya hâkim olan tartışma geleneği, Batı etkisi altında gelişmiş olsa bile, toplumda ayrışma ve çatlaklara neden olacak bir noktaya sürüklenmektedir. Tartışmaların büyük kısmının ekonomik sorunların çözümü, gelir düzeyinin ve yaşam standardının yükseltilmesiyle bir ilgisi yok. Dolayısıyla kimse bu tartışmaların toplumsal sınıfların mücadelesinden kaynaklandığını ve yaşam standardımızın yükselmesi için zorunlu tarihsel bir süreç olduğunu söylemesin.

Şöyle bir geçmişe bakın. Cumhuriyet Halk Partisi, Demokrat Parti kavgası, Alevi, Sünni çatışması, Türk, Kürt ayrımcılığının körüklenmesi ve PKK terörü, 12 Eylül öncesi günde 20-25 kişinin öldüğü sağ sol ortamında Demirel, Ecevit polemikleri. Tüm bu kavgaların nedeni ülkedeki ekonomik ve kültürel refahın yükseltilmesi için miydi? Öyle idiyse bunların sonucunda bu sağlanabildi mi? Ekonomik sistem mi değişti? Yoksa yaşam biçimlerimiz mi yeniden düzenlendi? Hayır hiçbiri olmadı. Ülkedeki bugünkü durum, büyük ölçüde dünyadaki teknolojik gelişim ve ideolojik değişikliklerin yansıması ile biçimlendi. Gelişmeler çatışmalara rağmen oldu. Tüm bu kavgaların büyük bir kısmı da ne yazık ki anlamsız detaylar olarak tarihsel süreçteki yerlerini aldı.

Toplumsal koşullanma ve ezberimiz belki siyaset ve medyada başka bir ilişki biçiminin olabileceğini görmemizi engelliyor olabilir. Ancak sorunlar daha uzak görüşlü toplum önderlerinin yönlendirmesiyle daha farklı yaşanabilseydi, o kadar can boşuna kaybedilmez, onarılması çok güç olan toplumsal ayrışmalar görülmez ve milyarlarca liralık ekonomik kayıp yaşanmazdı. Yaşananların hiç de tarihsel bir gereklilik olduğu söylenmesin. Bu topraklarda tarih daha farklı da yaşanabilirdi. Koşullar ve belki de rastlantıların etkisiyle akıl ve sağduyu biraz daha hâkim olsaydı bugün yaşanan birçok ayrışma olmazdı. Dolayısıyla hepimizin, özellikle siyaset ve medyadaki toplum önderlerinin arada bir sâkinleşip düşünmesi ve içine girdiğimiz girdap konusunda kafa yorması gerekir.

Bugün siyaset ve medyada, toplum katmanlarının birbirlerinden ayrışmasına katkı sağlayan o kadar çok unsur var ki… Bu insanlar farkında ya da değil, tıpkı kar topunun giderek çoğalması gibi görüşlerinde katmerleşmekte, katmerleştikçe de agresifleşmekte ve kendi düşünce biçiminden farklı yorumlar olabileceğini görememektedirler. Bir anlamda yapılan, egoların tatmin savaşıdır. Uzlaşma kültüründen yoksun, kişinin kendisini ön plana çıkaran bencil yaklaşımlardır bunlar. Ekonomik ve kültürel yaşam düzeyini yükseltmek şöyle dursun, aşağıya çeken körler savaşıdır bu.

Farklılıklar zenginlik kaynağı olabilir. Bu anlamda farklılık, güzeldir. Ama unutulmasın ki körlemesine bir farklılaştırma ve ayrıştırmanın sonu da bölünme ve kopuştur.

1141 Tüm Zamanlar 1 Bugün

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir